Hansel ve Gretel, kayboldukları ormanda güvende kalabilmek için aydınlatıcı işaretlere ihtiyaç duyuyorlardı. Eğer yollarını doğru şekilde işaretlemeselerdi, tehlikelerin ortasında kalabilirlerdi. Dijital dünyada da benzer bir tehlike var: Siber tehditler. Siber Güvenlik Farkındalık Ayı, bu tehlikelerin farkına varma ve önlemleri almamız için bize yol gösterici bir ışık sunuyor. Dijital dünyada güvenli bir şekilde adım atmak, tıpkı Hansel ve Gretel’in ormandaki yollarını güvenle işaretlemeleri gibi bir dikkat ve farkındalık gerektirir.
Siber Güvenlik Farkındalık Ayı (Cyber Security Awareness Month), her yıl Ekim ayında düzenlenen, bireyleri ve kurumları siber tehditler konusunda bilinçlendirmeyi hedefleyen bir etkinliktir. Bu farkındalık ayı, siber güvenlik alanındaki uygulamaları yaygınlaştırmak, kullanıcıların dijital dünyada kendilerini koruyabilmeleri için bilgi, becerilerini artırmak ve farkındalık yaratmak amacıyla oluşturulmuştur.
Nereden Ortaya Çıkmıştır?
Siber Güvenlik Farkındalık Ayı, ilk olarak 2004 yılında ABD’de başlatılmıştır. ABD İç Güvenlik Bakanlığı (DHS) ve National Cyber Security Alliance (NCSA) işbirliği ile hayata geçirilmiştir. Amaç, kullanıcıları çevrimiçi güvenlik risklerine karşı koruma altına almak ve siber güvenlik konusunda daha geniş bir farkındalık oluşturmaktır.
Bu etkinlik zamanla küresel bir boyut kazanmış, birçok ülke ve şirket tarafından benimsenmiş ve farklı temalarla siber güvenliğin çeşitli yönlerine dikkat çekilmiştir. Her yıl farklı bir tema belirlenir ve bu temalar etrafında çeşitli etkinlikler, seminerler, eğitimler ve kampanyalar düzenlenir. Siber güvenlik farkındalığını artırmak amacıyla bu dönemde bireylere ve şirketlere yönelik eğitim programları, rehberler ve araçlar paylaşılır.
İşte yıllar boyunca Siber Güvenlik Farkındalık Ayı’nda öne çıkan bazı temalar ve bu temaların altındaki mesajlar:
Neden Önemlidir?
Siber tehditlerin artışıyla birlikte, bireylerin ve kurumların bu tehditlere karşı hazırlıklı olması büyük önem taşır. Farkındalık ayı, sadece teknolojik çözümlere değil, kullanıcıların bilinçlenmesine de odaklanarak siber saldırılara karşı alınabilecek önlemleri vurgular. Kişisel veri güvenliği, parola yönetimi ve kimlik avı saldırıları gibi temel konularda bilinçlenmeyi sağlar ve siber hijyenin önemini ön plana çıkarır.
Bu tür siber güvenlik tehditlerine karşı kullanıcıların alabileceği pratik önlemler de vardır. CISA, kullanıcıların güvende kalmasını sağlayacak dört basit öneri paylaşmıştır.
- Güçlü Parola Kullanımı
- Çok Faktörlü Kimlik Doğrulama
- Oltalama (Phishing) Saldırıları
- Yazılım Güncellemeleri
Güçlü parola kullanımı ve çok faktörlü kimlik doğrulama (MFA), kullanıcı güvenliğini artırmada önemli rol oynar. Parolaların önerilen standartlar ile belirlenmesi kullanıcı güvenliğini arttırırken, MFA, yalnızca parolaya dayanmadan ek güvenlik katmanları ekleyerek siber suçluların hesaplara erişimini zorlaştırır.
Saldırıların son kullanıcı üzerinden olan en önemli atak tiplerinden biri olan phishing saldırıları, genellikle güvenilir görünen ancak zararlı amaçlar taşıyan mesajlar aracılığıyla kişisel bilgileri veya kimlik bilgilerini çalmaya yöneliktir.
Aşağıdaki görsel, insanların bu tür riskli davranışları hangi sebeplerle yaptığını göstermektedir; en yaygın nedenler arasında kolaylık, zaman kazanma, acil bir işi teslim süresi içerisinde tamamlamak gibi durumlar bulunmaktadır.
Proofpoint’un “2024 State of the Phish” raporuna göre, kullanıcılar en çok kurumsal e-posta hizmetleri ve güncellemeler üzerine düzenlenen oltalama saldırıları ile hedef alınmaktadır.
Belirtilen önerilerin dışında, kullanıcılar deepfake gibi yeni gelişen tehditlere karşı dikkatli olmalıdır. Yapay zeka ile üretilen sahte video ve ses kayıtları, kimlik hırsızlığı için kullanılabilir. Siber suçlular, güvenilir görünen ancak sahte içeriklerle kişileri veya kuruluşları aldatabilir. Örneğin, üst düzey bir yöneticiyi taklit eden bir deepfake videosu, çalışanlardan hassas bilgilerin sızdırılmasına yol açabilir.
Şirketlerin Siber Güvenlik Farkındalığı İçin Yapması Gerekenler
Siber Güvenlik Farkındalık Ayı, şirketlerin siber güvenlik stratejilerini güçlendirmeleri ve çalışanlar arasında güvenlik bilinci kültürünü geliştirmeleri için fırsat sunar. Günümüzde farkındalık bilgilendirmeleri yalnızca teknik bir konu olarak değil, kültürel bir mesele olarak da ele alınmaktadır. Bu nedenle, İnsan Kaynakları (İK) gibi diğer birimlerin de sürece daha fazla dahil olması, çalışanlar arasında güvenlik bilincinin daha etkili bir şekilde yaygınlaştırılmasına katkı sağlayacaktır.
Siber güvenlik uygulamaları, organizasyonların güvenliğini artırırken, potansiyel tehditlere karşı daha hazırlıklı olmalarını sağlamada büyük öneme sahiptir. SANS Cyber Security Awareness raporunda belirtildiği üzere, güvenlik farkındalığı programının başarısı, programın olgunluğu ile doğrudan ilişkilidir. Daha olgun programlar, çalışanların güvenlik davranışlarını değiştirme ve tehditlere karşı daha hazırlıklı olması konusunda daha başarılı sonuçlar verir. Şirketler, bu tür olgunlaşmış programları uygulayarak güvenlik bilincini daha güçlü bir şekilde yerleştirebilirler. Bu kapsamda dikkat edilmesi gereken süreçler:
Çalışan Eğitimi ve Farkındalık Artırma: Siber güvenliğin en zayıf halkası insanlardır. Bu nedenle, tüm çalışanlar düzenli olarak siber güvenlik eğitimlerinden geçmeli ve phishing saldırıları, sosyal mühendislik teknikleri ve hassas bilgilerin doğru bir şekilde yönetilmesi gibi tehditlere karşı nasıl hareket edeceklerini öğrenmelidir.
Bu tür insan kaynaklı tehditler, güvenlik açıklarının büyük bir kısmını oluşturur ve siber güvenlik ihlallerinin önemli bir kaynağıdır. SANS raporundan alınan aşağıdaki grafik, siber güvenlik farkındalığı programlarının odaklanması gereken en kritik insan kaynaklı riskleri ve bunların ne kadar yaygın olduğunu göstermektedir.
Eğitimlerin düzenli olarak güncellenmesi, güvenlik bilincinin taze tutulmasına yardımcı olur. Ayrıca, çalışanların tehditlere karşı hızlı ve doğru şekilde yanıt verebilmeleri için simülasyonlar ve testler yapılması etkili olacaktır.
Siber güvenlik eğitiminin sadece teorik bilgilerden ibaret olmaması, pratik uygulamalarla desteklenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, şirketler düzenli olarak farkındalık testleri ve tehdit simülasyonları düzenleyerek çalışanlarının tehditleri nasıl algıladıklarını ve nasıl tepki verdiklerini ölçebilir.
ABD Federal Ticaret Komisyonu tarafından hazırlanan Cybersecurity for Small Business, küçük işletmelere yönelik temel siber güvenlik kavramlarını öğretmek ve çevrimiçi tehditlere karşı korunma yollarını göstermek amacıyla hazırlanmıştır. Ayrıca, çalışanların siber tehditleri tanımasını sağlayan quizler de sunarak, pratik bir öğrenme süreci sağlar.
Etkin bir güvenlik altyapısı oluşturmak için, çalışan farkındalığının yanı sıra, teknik süreçlerin ve güvenlik politikalarının da sistemli bir şekilde uygulanması kritik öneme sahiptir. Aşağıda, bu stratejiyi destekleyecek diğer önemli güvenlik süreçleri yer almaktadır:
- Sistemlerin Güncellenmesi ve Yama Yönetimi
- Yetkilendirme ve En Az Ayrıcalık İlkesi
- Uzaktan Erişim Güvenliği
- Veri Şifreleme
- Düzenli Veri Yedekleme
- Olay Müdahale Planı
- Gerçek Zamanlı Tehditlerin Tespiti
- Tedarikçi Risk Yönetimi
- Siber Güvenlik Kültürünü Teşvik Etme
- Güvenlik Politikalarının Gözden Geçirilmesi ve Test Edilmesi
Etkin bir olay müdahale planı, siber olaylar sırasında hızlı yanıt verebilmeyi sağlar. CIS kontrolleri, özellikle yetkilendirme ve tedarikçi yönetiminde kritik adımlar sağlar ve güvenlik önlemlerinin etkin bir şekilde uygulanmasını destekler. Bununla birlikte, şirketlerin güvenlik politikalarını düzenli olarak gözden geçirmesi ve çalışanlar arasında siber güvenlik kültürünü teşvik etmesi uzun vadede başarıyı artıran önemli stratejilerdir.
Olay müdahale planı olmayan firmalar, CISA tarafından geliştirilen Cyber Storm frameworkten yararlanarak olası siber saldırı senaryolarını öğrenebilir ve bu tür durumlarda ne tür adımlar atmaları gerektiğini görebilirler. Cyber Storm, risk yönetimi, zafiyet yönetimi gibi konularda da firmalara yardımcı olmak üzere geliştirilmiştir.
Bu süreçler, şirketlerin siber güvenlik olgunluğunu önemli ölçüde artıracak ve olası siber tehditlere karşı daha dirençli hale getirecektir. Siber Güvenlik Farkındalık Ayı, bu stratejilerin gözden geçirilmesi ve sürekli olarak iyileştirilmesi için bir fırsat sunar.
Siber Güvenlik Farkındalığında Geleceğin Anahtarları
Dijital dönüşüm ve siber güvenlik stratejileri hızla gelişirken, organizasyonlar için en büyük tehditlerden biri, güvenliği yalnızca teknolojik çözümlere bağlı bir sorun olarak görmek olabilir. Halbuki siber güvenlik, teknolojik araçlardan daha fazlasını gerektirir; güvenlik, bir kurumsal kültür haline gelmelidir.
Kültürel bir yaklaşım benimseyen organizasyonlar, siber güvenliği sadece IT departmanının sorumluluğu olarak görmez. Bunun yerine, her çalışan güvenliğin bir parçası olur ve güvenli davranışları benimser. Bu noktada Zero Trust gibi güvenlik modelleri sadece teknolojiye dayalı değil, aynı zamanda bir davranış biçimi olarak da düşünülmelidir. “Her zaman doğrula, asla güvenme” anlayışı, sadece teknik sistemlere uygulanmamalı, aynı zamanda çalışanların veri ve erişim konularında daha dikkatli davranmasını teşvik eden bir kültür haline getirilmelidir.
Aynı şekilde, parolasız güvenlik gibi teknolojiler, çalışanların deneyimini iyileştirirken, güvenliği daha erişilebilir ve anlaşılır hale getirebilir. Ancak, bu teknolojilerin başarılı olabilmesi için çalışanların bu teknolojileri nasıl kullanacaklarını anlamaları ve günlük iş süreçlerinde güvenliği ön planda tutmaları gerekir. Bu da güvenliği, şirketin misyon ve değerlerine entegre eden bir kültürel değişimi zorunlu kılar.
Siber güvenlik kültürü, organizasyonların her düzeyinde geliştirilmelidir. Eğitim programları, farkındalık kampanyaları ve liderlerin siber güvenliği teşvik eden mesajları, bu kültürün bir parçası olabilir. Çalışanlar sadece teknolojiye güvenmemeli; güvenliğin kendi davranışlarından başladığını bilmelidir. Teknoloji her ne kadar gelişmiş olursa olsun, insan faktörünü göz ardı eden bir güvenlik stratejisi her zaman risk altında olacaktır.